that's all folks.
"bu asansör dört kişiliktir diye bir şey bilmiyorum."
20160401
20150824
20150222
20140928
20140104
elimizdekileri laçkalaştırmamak için ne yapmak lazım? düşündüklerimi düşünmemek, olduğum insan olmamak istiyorum ama adım atmış değilim. yalnızlık hep en değerli şey gibi. herkesten önce hep kendimin olması beni kalp kıran bir bencil yapıyor. fedakarlık yapmayı henüz öğrenemedim. sanki öğrenirsem beni ben yapan şey ölüp gidermiş gibi hissetmem niye. olduğum kişiyi çok sevmiyorum ama olduğum kişiyi kaybetmekten korkuyorum. dengesizlik dengesizlik üstüne. bu kadar dalga beni yoruyor.
20140103
20131205
amk o kadar sinirliyim ve sinirim o kadar geçmiyor ki buraya yazmaya geldim. 24'ünde ilk defa sevgili yapan am kafalı kızların yediği haltlara sokayım. kızın sevgilisi var, ferit'i sevgilisinin doğum gününe çağırıyor önce. sonra aradan bir iki hafta geçiyor, fotoğrafını gördüm de özlemişi seni :) diye mesaj atıyor. SEN KİMSİN NESİN YAVŞAK. özlemek derken? diye sorunca da içkiliyim :) rakı balık :) diye cevap veriyor. amk sen kaç yaşındasın kendini ne sanıyorsun ya. hmmmm gerçekten inanılmaz inandırıcı ve mantıklı bir neden :) KALDI Kİ SARHOŞ OLDUĞUNDA SEVGİLİNE DEĞİL DE BAŞKA ERKEKLERE Mİ MESAJ ATIYORSUN AMINAKODUMUN OROSPUSU. sonra da üç yaşındaki zekasıyla gelmiş sen ve kız arkadaşınla da rakı balık yapalım :) diyor. tipini siktiğimin karısı. AMK. kum torbası var mı vurucam.
20130121
20130104
20121229
20121225
20121219
20121215
20121211
20121209
20121208
kafamın rahatlıktan genişlediği yaz aylarını özledim. yazı değil ama. alışmak iyi değil ya. neresi iyi alışmanın. elinde olmadan bitip tükenecek şeylere alışmanın neresi iyi olabilir. sanırım bazı şeylerin sabit kalabileceğine inanmam için görmem gerekiyor. yani inanmalıyım ki gerçekten her ilişki boka sarmıyor. öncesinde düşündüğü şeyler sonrasında insanın başına geliyorsa, hiç değişmeden hem de, neden inansın ki? çok sevdiği için asla birleşmek istememek o kadar da anormal değil; çok sevdiğin şey sevildiğini öğrendiğinde değişecek zaten. burası hiç sapmıyor. yalnızlıktan şikayet etmiyordum ben, geldiğine de üzülmemiştim. gideceğine fena halde kafam bozuluyor ama. yo, üzülmüyorum. üzülmeyecek kadar heveslenmemeyi bi parça da olsa öğrendim. ama boyuna kırılmak da sağlıklı değil. boyuna inanmak istediğin bi şeylerin sarsılması. temelinin sağlam olduğunu sandığın şeylerin çatlayarak dağılması.
20121206
20121205
20121203
bir insan bir diğerine iyi gelemeyecekse, kimse kimseyi iyileştirmeyecekse yani, neden birimiz diğeri için varolacakmışız. mutlu bi geleceğin içine yerleştirme cesareti gösterdiğim adam bıraksalar gelecek bile düşlemeyecekse. yani zaten her şey önemini yitirmişse. güzel olan ne vaadedebilirim? gittiğimi sandığım halde ilerleyemediğim bi yolda yönümü kaybetmeye devam ediyorum.
20121102
20121031
20121029
hay kemalist kemalist diyen ağzınızı yüzünüzü sikeyim ya. he evet he şimdiye kadar bi siz ezildiniz, bi siz haksızlığa uğradınız amk. bu onların ilk ezilişleri, bugüne kadar çok harika çok güzellerdi. herkese ad koya koya ayrıştır ayrıştır sonra ŞİMDİ ONLAR DA BİZDEN OLDU. ARAMIZA HOŞ GELDİNİZ. "sizden" "bizden" kavramlarının iliğini sömür, ondan sonra da kendi aralarında bile birbirini boğazlamaya müsait insanlardan olduğunu belirtip diğerini ötekileştir. genellemelerin amına koyup bir grubu diğerinin yanında olmamakla suçla. ille birini yücelt diğerini yerin dibine sok. bi bitmedik amk. topluca bi bitemedik.
20121028
20121024
20121021
20121008
insanın içindeki o "ararsam bulacağım, bulursam canım yanacak" hissine karşın ne yapıp edip, zamana yayıp aradığını bulması ve gerçekten de bulunca canının yanması ne salak şeydir. biliyordum, ararsam yüzünü görecektim, biliyordum sana dair sakladıkları vardı. ararsam mutlaka bulacaktım. bir aradım buldum, yetinmedim iki aradım buldum. bulduğum gibi de gözlerim doldu. salağım çünkü. dokununca iyileştirebileceğime inanmak istiyorum ve içimde bir yer, içimde keskin, koyu, sert bir yer biliyor gibi, dokunsam iyileşmeyeceksin. iyileşmeyeceksen canımı şimdiden kendim yakayım ki, kafama kazıyayım ki izleri geçmeyecek ruhundakilerin, sonra dönüp de kendime "biliyordum" diyeyim. diyeyim ki acısını kendimden çıkarayım yine olan bitenin; çünkü en kolayı kendi canımı yakmak. en kolayı "aptal kafam" diye yatağa büzülüp ağlamak. ya hayal kırıklığına uğrarsan bir kez daha, ben sebep olursam. gidişini görürsem. elimi hiç tutmadan bırakırsan. yetemezsem sana. aldığın nefes daha fazlasını isterse. gelmeden gidersen.
20121003
20120930
20120926
20120923
20120918
20120911
20120828
20120726
20120701
20120628
20120617
20120604
20120602
20120529
20120513
belki de insan gerçekten aşık olunca anlıyordur da kendine itiraf etmeye cesaret bulana kadar kafası karma karışık olduğundan kaybediyordur anlamı. ya da sadece ben ediyorumdur. aklımdan geçen her bir kelimeyi korkmadan söyleyebilseydim, güzel olmaz mıydı. sonrasında ne kadar üzüleceğimi hesapladığım ilişkiler ne kadar yorucu aslında ve kollarının arasında olmak nasıl harika. muhtaç kalacağını tahmin ettiğin birinin, sana hiç muhtaç olmayacağı hissi. içimi kemiren korkuları kafamdan atamıyorum.
20120501
20120429
20120427
20120414
20120411
20120408
20120407
önem veriyor olduğunun hiçbir garantisi yok. ve her şey o kadar soyut ki bazen. o kadar yok ki hiçbir şey. boşluk boşluk boşluk. uyursam atlatabilirim. uyursam çok kolay bazen. sadece rüya görmesem. görmesem biraz hiçbir şey. bu kadar insanla, başedemiyorum. ihtimalleri bir bir düşünüp yaşamak çok zor. adım atmaktan ödüm patlıyor. adım atmaktan. saklanmak istiyorum.
20120406
höykürerek suratına siktir git lan demek istediğim insanlara hiçbir zaman bunu diyemeyeceğim herhalde. sonra birikip birikip böyle bok gibi hissetmeme neden olacak bu hisler. biri elini boğazımdan içeri sokup çıkarsa şu hissi nasıl kıyak olurdu. ya da çıkıp saatlerce yürüyebilsem. ya da avazım çıktığı kadar bağırsam. bi şeyleri parçalasam.
20120401
20120324
20120316
20120313
20120308
yok olmalı tekinsiz cümleler kurmak istiyorum. ya da gözlerimi bulutlara emanet edişimden bahsedebilirim birazcık. "insan mal gibi bir yere bakmak ister öyle" öyle bakıyorum tahtada olan bitene. yüzüm bir daha hiç kıpırdamayacak gibi. dudaklarımı aralayamıyorum. "diyecek bir şey yok, diyeceğin bir şey yok, diyebileceğim bir şey yok, zaman" diyor, kendi kendime kaç kez tekrarladığımı kestiremiyorum. yanağım avucumun içinde küçüldükçe küçülüyor, bir an yüzüm yok sanıyorum. dudaklarım uyuşuyor ağlamamak için bakışlarımı yerden kaldırıyorum. "nasıl," diyorum "birden bu kadar sen kokabilir burası?"
20120307
20120305
"rüyada sarı renkli bir elbise giymek veya sarı bir renk görmek, çok hassas ve duygulu bir kimse olduğunuza ve her şeyinizi içinize attığınıza işarettir."
rüyamda koskoca, hangar gibi bir yer sapsarıydı. o kadar sarıydı ki ve o kadar güzeldi ki sarının tonu. ben de ne demekmiş diye aradım buldum. sen yine dönüp gidiyordun, orası ayrı.
20120303
20120210
ağlayamamanın yüzümde yarattığı kalakalmışlığı doldurmak için sana dönüyorum yüzümü, gözlerin gözlerimi seçmiyor, yüzümde ne gördüğünü kestiremiyorum. yüzün aklımdan çıkmıyor, gözlerinin zaman geçtikçe çizgi çizgi oluşunu seyrediyorum. sığındığım yerin aslında bir oyuktan daha fazlası olmayışına, diyorum alışırım, alışmak zor değil; ama yüzün gitmiyor gözümün önünden. koskoca bir filmin birkaç dakikasından koparılıp alınmış beş saniyelik bir görüntü, içini susarak boşalttığın gülümsemen döndükçe dönüyor, aklımda giderek somutlaşan ağırlığı sana tarif edemiyorum.
20111024
20111014
ölsem aynı kayıtsızlıkla karşılarsın gibime geliyor. sen o adam değilsin, ben hangi kızım orasını hiç bilemiyorum. belirsizliğin olduğu yerde en güzel boku yiyen hep ben oluyorum, bunu sana nasıl anlatmalı? neresinden tutsam elimde kalan bir şeyi arkamızdan sürüklüyoruz. sen kimsin, ben bilmiyorum. yine de seni özlüyorum. sana seni özlediğimi söylemeden seni çok özlüyorum hem de. görsem ağlayacağımdan korkuyorum. görsem senin beni özlememiş olacağından korkuyorum. ben yalnızken de mutsuzum belki ama en azından ağlamıyorum. yalnızken ağlamıyorum. gideceğini neden kabullenmiyorsun anlamıyorum. gideceksin, arkanda kocaman bir kayıtsızlık bırakarak. "bilmiyorum," diyeceksin "hiçbir şey bilmiyorum." ve üstelik ben yerimde sayarken sen yaşamaya devam edeceksin. aklının ücra köşesine katlayıp koyarsın belki beni. beni, hatırlamak istediğin gibi katlar koyarsın. orada güzel durabilirim. "bunu da yaşamış olduk." dersin, gülümsersin. kafan iyidir, gülümsersin. ben sandığın şeyden hep çok uzak olurum, sen gülümsersin.
çok mutsuzum. canım okula gitmek istemiyor. güzel dersler var evet. bir şeyler öğreniyoruz evet. ama hiçbir şey. hiç. bir. şey. beni heyecanlandırmıyor. hayatımın sefil gibi ordan oraya sürünmekle geçtiği hissine kapılıyorum. en son gerçekten bende merak uyandıran tek şey kütüphanenin sanat bölümünün yeniden açılması oldu. yorgunum. kimseyi keşfedebilecek kadar güçlü hissetmiyorum kendimi. uğraşmak istemiyorum. iletişim kurmak istemiyorum. her sabah kalkıp vücudumun orasını burasını kapatacak şeyleri birbirine uydurmaya çalışmak istemiyorum. midem guruldanmayı kessin diye bir şeyler yemek zorunda olmak istemiyorum. birkaç ay kimsenin beni arayıp sormayacağı bir yere gitmek istiyorum. olmuyor. ağlamak istiyorum o hiç olmuyor. senin beni öpmeni istemiyorum. sigara içmeni istemiyorum. sadece bana sarıl istiyorum. sadece bana sarılmanın sana yetebildiği bi hayal kuruyorum. "hayallerin sonu vardır." diyorsun bana. kaybolmak istiyorum. sessiz ve ıssız bir parkın ağaç dallarının arkasına saklanmış bir bankında buharlaşıp hazır olana kadar yağmamak istiyorum. kötü hissediyorum, içimdeki karanlık aydınlığa çıkmıyor bir türlü. uyumak istiyorum uzun, çok uzun bir süre uyumak.
20110930
what am i darlin? diyerek dört yıldır ölüyoruz. ölmelere doyamadık. ya da belki o iyileşti, ben yolda kaldım.
ben
yolda
kaldım.
bazı şeyleri neden istemediğimi neden isteyemediğimi, konuşurken kendime neden inanmadığımı bazen... ölmeyecek kadar yaralıyım, demişse boşuna değil. boş değil. hava değil. su değil. bir gülsem. bir. gül.se.m. uyusam. çokça uyusam. su içer gibi.
ben
yolda
kaldım.
bazı şeyleri neden istemediğimi neden isteyemediğimi, konuşurken kendime neden inanmadığımı bazen... ölmeyecek kadar yaralıyım, demişse boşuna değil. boş değil. hava değil. su değil. bir gülsem. bir. gül.se.m. uyusam. çokça uyusam. su içer gibi.
20110914
20110830
20110825
20110818
20110814
20110810
20110728
sanırım en güzel yerinden döndüm dudaklarının
çünkü öpseydim korkumu yenecektim
korkumu yenmekten korktum
kendimin bile yaşını bilmediği uzunca bir çocuktum
en kırılgan yerimden başımı uzatıp okudum mektubunu. mektubunun mektup olmaktan çıkarılmış anlamının kayıp tanımlarını sabaha doğru dörde çok önceden saklamışım meğer, bunu şimdi anlıyorum. bunu şimdi, efendim? evet, evet bu şarkı öyle bir şey. ben. yani biraz karmaşığım.
sana gelince durup bir soluk alıyorum.
çünkü öpseydim korkumu yenecektim
korkumu yenmekten korktum
kendimin bile yaşını bilmediği uzunca bir çocuktum
en kırılgan yerimden başımı uzatıp okudum mektubunu. mektubunun mektup olmaktan çıkarılmış anlamının kayıp tanımlarını sabaha doğru dörde çok önceden saklamışım meğer, bunu şimdi anlıyorum. bunu şimdi, efendim? evet, evet bu şarkı öyle bir şey. ben. yani biraz karmaşığım.
sana gelince durup bir soluk alıyorum.
20110711
20110702
20110629
istanbul'da bir martı seni öperse,
belki de seni sevmeyi hiç istemedim.
sana seni özlediğimi söylememin bir anlamı yok çünkü beni özleyebileceğin kadar öpmedim seni
üstelik j'li bir harf teknoloji kontörle kontür arası bocalıyorum
ve belki bir martı tam da ağzından öpüyor seni
yol dönüşü rastlayacağın bir mektup atıyorum sana yaralı bereli
nereden yani tam olarak nereden sevmeye başladım seni bilmiyorum
aynı duvara yaslandığımızı da söylesem hatırlamazsın; çünkü nevizade buradan çok alkolik
biliyorum, aynı üşümüyoruz seninle
ankara'dayım. aylardan ocak.
gülümsememin kırılmakla kırılmamak arası bocaladığı bir yersin.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)